Üst kat, panoramik camlar, rahat minderlere sahip yarı yatar koltuklar: Lüks bir otel süitini anımsatan bu özellikler, karoseri üreticisi Tentrem'in araç filosunun amiral gemisi niteliğindeki “Avante H8 Grand Captain” adlı çift katlı otobüsün üst katındaki koltukları tanımlıyor.
Şirket, Mercedes-Benz, Volvo ve Scania şasilerini temel alan lüks karoserler üretiyor. Bunun yanında, Java, Bali ve diğer Endonezya adalarının şehirleri arasında sefer yapan otobüslerin de üretiminden sorumlu. Genel Müdür Yohan Wahyudi, Tentrem'i Endonezya'nın en büyük otobüs şirketine dönüştürmek istiyor. Bu nedenle detaylara büyük önem veriyor. Mottolarının iki kilit unsuru: Bireysellik ve standardizasyon. Bu kendi içinde çelişiyor olabilir mi? Hiç de değil. Zira müşterilerinin şimdiye kadar olduğu gibi benzersiz ürünler satın alabilmesi gerekiyor. Aynı zamanda üretimin olabildiğince verimli ilerlemesi gerekli. “Çalışanlarımızın inovatif ve yaratıcı bir şekilde çalışabilmeleri için, onları yeni makinelerle ve uygun yazılımlarla destekliyoruz” diyor. Bununla birlikte, her şey çok küçük bir adımla başladı.
Değişim halinde gösterilen büyüme
Yohan Wahyudi'nin babası Tatang Wahyudi 1983'te Endonezya'nın Java adasında bulunan Malang şehrinde, Tentrem adlı otobüs şirketini kurdu. 1986'te ise kendi otobüs filosundaki hasarlar, çizikler veya ezikleri onarmak amacıyla bir tamirhane açtı. Bünyesindeki mekanikçiler, karoseri parçalarını kaynaklıyor, büküyor ve monte ediyordu: Çalışmaların tamamı oluklu sac çatıyla kapatılmış açık bir depoda el işçiliği ile yürütülüyordu. Tatang Wahyudi için işler yolunda ilerliyordu. Bir yıl sonra, tamirhanesini diğer şirketlerin de kullanımına açtı. Otobüs işletmecisi, çalışmalarını bugün de tam gaz sürdürüyor. PT Tentrem Sehjatera ya da kısaca Tentrem olarak adlandırdığı tamirhanesini 1991'te kurdu. “Yıllar geçtikçe sürekli büyüme gösterdik ve kendi otobüs karoserlerimizi geliştirmeye başladık,” diyor Yohan Wahyudi.
Günümüz itibariyle, eski oluklu sac çatılı barakaların yerini modern üretim hangarları almış durumda. Ana caddede, tepeden tırnağa camlarla bezenmiş şık bir yönetim binası göze çarpıyor. Bunun hemen arkasında ardışık olarak dizilmiş hangarlar, sekiz hektar civarında bir alan kaplıyor. Tentrem bünyesinde 600'ün üzerinde çalışan istihdam ediliyor. Bir yönetici olarak Yohan Wahyudi, rasyonel ve sistematik olduğu kadar eleştirel yönüyle de tanınıyor. Aile şirketine katılmadan önce, Kanada'da bilgisayar bilimleri okumuş ve Çin'de işletme yüksek lisansı yapmış. Hedefi: Daha hızlı, verimli ve hassas üretim... “Geçmişte müşteriler bize bir resimle gelirdi ve biz de sacları resimle eşleşene kadar işlerdik” diyor. Bunun dezavantajı: Çoğu onarım için el işçiliği gerekliydi. Hasarlı bir otobüs için yedek parça gerekli olduğunda, çalışanlar her şeye sıfırdan başlıyordu. “Bugün ise olabildiğince çok şeyi otomatikleştirmek istiyoruz. Bu sanatın inceliği, standart ürünler ile müşterilerin bireysel istekleri arasında kurulan dengede yatıyor” şeklinde açıklıyor Wahyudi.
Sol şeritte
Yohan Wahyudi ile Tentrem büyümeyi sürdürüyor. Ancak bu büyüme beraberinde giderek çoğalan gereklilikle de getiriyor. Wahyudi, müşterilerin giderek yükselen miktarlardaki siparişlerini karşılayabilmek istiyor. Tentrem'i, sabit kaliteyle ve sabit miktarlarda karoseri sağlayabilen bir ilk donanım üreticisine dönüştürmeyi hedefliyor. “Orijinal ekipman üreticileriyle aynı standartlarını sunmak istiyoruz,” diyor Wahyudi. “Bunun için de hat üretiminin yanı sıra verimli zaman planlamasına ve günlük üretime yönelik net hedeflere ihtiyaç duyuyoruz. El işçiliğine yönelik perspektifi değiştirmek, benim neslim için geçerli olan en büyük zorluk.“
TRUMPF ailesiyle 2015 bir fuar vesilesiyle tanışmış. Babası Tatang Wahyudi ilk başta duruma şüpheci yaklaşmış: Karoseri parçalarının işlenmesinin bu kadar karmaşık olmaması gerektiğini düşünmüş. Yeni teknolojiye ve otomasyona büyük yatırım yapmayının karlı bir tercih olmayacağını savunmuş. “Öte yandan o yıl harika bir finansal sonuç elde ettiğimiz için konfor alanımızdan çıkıp yeni bir teknolojiye yatırım yapmak istedik,” Yohan Wahyudi o günleri böyle hatırlıyor. Buna göre, aynı yıl içerisinde bir TruLaser 3030 satın alarak Endonezya'da sac işleme alanında öncü bir konuma yükseldiler.
“Otomasyon, örneğin bagaj kapaklarında daha ilk adımdan itibaren kendini amorti etti,” şeklinde ifade ediyor. Daha önce, çalışanların bir bagaj kapağı üretmek için beş ila altı parça kullanması gerekiyordu. Bugün ise tek bir sac kullanıyorlar: Bunu TruLaser 5030 yardımıyla kesiyorlar ve kesilen parçayı TruBend Center 5030 aracılığıyla büküyorlar. “Artık kaynaklama yapmamıza gerekmiyor; bu müşterilerimizi hayli şaşırttı,” diye açıklıyor Wahyudi.
Gelecek yıl ise TRUMPF Software Oseon'a yatırım yapmayı planlıyor. “Bir otobüs binlerce münferit parçadan oluşur. Üretimi verimli olarak organize etmemiz bize hem zaman hem de para tasarrufu kazandırır. Oseon bize bu noktada yardımcı olabilir.” Bu, 2015'te ilk TRUMPF makinesini satın almadan önceki dönemi hatırlatıyor. “Teknolojinin neler yapabileceğinin farkındayız. Şimdi ise yalnızca onu doğru şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor” diyor. Makineler sürekli olarak aynı yüksek kaliteyle üretim yapıyor. Bunun birçok alanda büyük avantajlar getirdiği şüphe götürmez bir gerçek.
“Böylece tüm üretimi inceleyebiliyor ve hangi parçalara acil ihtiyaç bulunduğunu ve hangilerinin bekleyebileceğini önceliklendirebiliriyoruz. Yeni tasarımlar ve üretim teknolojileri aracılığıyla komponent tasarımını optimize edebiliyoruz. Bu da birçok şeyi daha kolay ve ucuz kılıyor: Tıpkı o günlerde bagaj kapağı örneğinde olduğu gibi.”
Wahyudi için inovasyon, diğer her şeyden önce verimlilik anlamına geliyor. Standartlaştırılmış, ancak gelecekte de bireysel müşteri isteklerini dikkate alacak şekilde üretim... “Avante H8 Grand Captain” premium çift katlı otobüs örneğinde müşteriler, lüks yarı yataklı koltuklar yerine ek koltuk sıraları sipariş etme imkanı bulmuş.












